Doç. Dr. Fatih SELÇUKBİRİCİK TUS yazıları

Yandal Uzmanlığı: Gerekli Mi? Fantazi Mi?
Aslında bu soru, sadece Dahiliye yada Pediatri’yi ilgilendiren bir soru olmaktan çoktan çıkmıştır. 2007 yılında ilk kez yapılan Yandal Uzmanlık Sınavı; Dahiliye, Genel Cerrahi ve Pediatri de yapılmışken 2012’de pek çok branşta yapılmaktadır. Büyük olasılıkla yakın gelecekte neredeyse pek çok branşta Yandal Uzmanlık Sınavı yapılması beklenmektedir.
Hiç kuşku yok ki Yandal kavramı iç hastalıkları ile birlikte dünyaya gelmiş bir kavramdır. Her ne kadar Pediatri de de Yandal olsa da Yandal yapmamış bir Pediatri Uzmanı ile Yandal yapmamış bir dahiliye uzmanının kayıpları aynı değildir. Bu durum Pediatri de tolere edilebilen bir durum iken Dahiliye de artık tolere edilen bir durum olmaktan çıkmıştır. İç Hastalıkları uzmanı olmak elbette önemlidir.
Elbette kendi içinde bir tutarlı yönü vardır. Ancak iç hastalıklarının çok geniş bir alana hitap etmesi, bütün konulara olan hakimiyeti azaltmakta ve günlük pratikte sıradan tıbbi sorunlarla uğraşan bir hekim görüntüsü vermesi, iç hastalıkları uzmanlarını bir arayışa itmiştir. Pratik uzmanlık yaşantısında, iç hastalıkları ihtisası boyunca elde ettiği bilgi ve becerileri kullanma alanlarının oldukça dar olduğunun farkına varan hekimin Yandal arayışına girmesi beklenen bir düşünce yapısıdır. İç Hastalıkları uzmanı üstesinden gelebildiği temel sorunları çözümleyebilen ancak bir sonraki adımı atmayan ve atamayan bir görüntüdedir. Bu açıdan aslında bir triaj hekimi olma yönünde ilerlemektedir. Bu triaj hekimliği ise uzmanın kendine olan ilgisini azaltmakta ve yaptığı işten aldığı zevkin azalmasına neden olmaktadır. İşte tam bu noktada Yandal uzmanlık isteği ortaya çıkmaktadır.
Artık Yandal uzmanlık eğitimi bu pencereden bakıldığında bir fantezi olmaktan çıkmıştır. Ülkenin sağlık eğitimi anlayışı aslında bu yazdıklarımızı doğrular niteliktedir. Artık hastalar penceresinden bakıldığında da benzer bir tablonun olduğunu görmekteyiz. Hastalarda Yandal uzmanının farkına varmış ve hafifçe kreatinin yüksekliği olan hasta nefrolog, eklemi ağrıyan bir hasta romatolog sormaya başlamıştır. Tabiî ki burada kantarın topuzunu kaçırmadan Uzman-Yandal uzmanı görev ve tanımı iyi yapılmalı her uzmanlık alanı kendi değerini korumalıdır.
Mevcut durum aslında sadece iç hastalıklarının sorunu gibi görünse de artık pek çok branşta benzer sorunlarla karşılaşmamız kaçınılmazdır. 2012 yılında yapılan Yandal Uzmanlık Sınavı bazı branşlarda yeni Yandal branşlarının doğduğunu bize göstermiştir. Örneğin radyolojide artık pediatrik radyoloji adı altında bir Yandal verilmeye başlanmıştır ki bu radyologlar açısından son derece önemlidir. Ayrıca bu durum Yandal eğitimi sonrası akademik yaşantı veya afiliye olma konusunda daha güçlü adımlar atılmasını olanak sağlamaktadır. Dolayısıyla TUS’da tercih edeceğiniz bölüm sizin geleceğinizi Yandal eksenli olarak direkt değiştirecektir.
Fakat Yandal yapıyor olmak 3 yıl süren kaliteli ve kıdemli ikinci asistanlık anlamına da geldiği unutulmamalıdır. Ayrıca 2. Mecburi hizmet yapılması gerekliliği ve yaşında bir hayli ilerlediğini de varsayarsak dezavantajlı bir görünüm ortaya sunduğu da bir gerçektir.
Yine de kişiler kendi gereksinimleri, beklentileri, ufku ve tıbbi bakış açısının yönlendirdiği yöne gitmelidir. Fakat Yandal kavramının özellikle iç hastalıkları branşında kaçınılmaz bir gerçek olduğunu da unutmamalıdır.
Uz. Dr. Fatih SELÇUKBİRİCİK
TUS’UN GEÇMİŞİ VE GELECEĞİ
En sonda söylememiz gerekeni en başta söyleyelim. Aslında bu sınavın geçmişi de geleceği de aynı. Eskiden hemoglobinin normal değerinin sorulduğu sınavlarla karşı karşıya iken, şimdi hemoglobinin normal olmayan değerlerini soruyorlar. Hemoglobinin moleküler özelliklerinin sorulacağı sınavlara uzak görünüyoruz.
Ama her nedense her zaman kendi girdiğimiz sınavları hep zor sayarız. O sınavlar bugüne kadar yapılan en zor sınavlar gibi gelir. Kendi girmediğimiz sınavlar ise hep kolay sayarız. Bu durum geçmişte de böyleydi gelecekte de böyle olacak.
Ama ″görünen köy kılavuz istemez″ diyen atamız ne kadar güzel söylemiş. Gerçekten bakıldığında sorular; 1998 yılından öncekiler ve 1998 yılından sonrakiler olarak TUS’u ikiye ayırabiliriz. Eski TUS’lar daha nostaljik ve daha sempatik iken yeni TUS’lar iyi kalibre yapılmış ve daha az sevimli sınavlar şeklinde renk vermeye başlamıştır. Ama özde değişen bir şey olmadığını söyleyebiliriz. Sadece iyi kalibre edilmiş soruların sıklığında bir artma var. Bu nedenle de kendimizi, yeni dönemdeki tus’lara hem bilgi düzeyinde hem de hem de serebral motivasyon düzeyinde iyi kalibre etmek zorundayız. Vericinin değil, alıcının ayarları ile oynamamız ve eski antenlerimizi çöpe göndermemiz gerekiyor. Soruları soranlarda olan zihniyet değişimin farkına varmalı ve bu çerçevede kendimiz kısa sürede yeni duruma adapte etmeliyiz. Bu duruma bir örnek vermek gerekirse milattan önce yapılan eski bir tus’da sorulan soru; demir eksikliği anemisinin periferik yayma bulgusu nedir? Şeklindeydi. Cevabı da basitti. Hipokrom-mikrositoz. Yeni dönemde yapılan tus’da da bu sorunun soruluş şekli ise artık şöyle. Aşağıda verilen anemi türlerinden hangisi hipokrom mikrositik değildir?. Aslında her iki soruda bir periferik yayma sorusu. Ama konunun özü hiçbir zaman değişmiyor.
Peki TUS kazanmak zorlaştı mı? Eskiden kazanmak kolaymıydı? Evet bu sorunun yanıtını vermek o kadar kolay değil. Belki ilk bakışta yanıtınız duygusal bir şekilde kazanmak artık çok zorlaştı şeklinde olabilir. Belki bu kısmen doğrudur. Ama kesin doğru değildir.
Kazanmanın kolay olduğunu düşündüğümüz yıllar, ciddi bir kaynak ve soru eksikliğinin olduğu yıllardı. Sınava giren her kişi nereden çalışacağını, ne okuyup okumaması gerektiğini bilemez durumdaydı. Daha da dramatik olanı eskiden çıkan sorular ne olduğunu bile bilmeden sınava girerdi. Dolayısıyla o dönemde sınava girenlere sorsanız, o sınavlar onları için ne kadar zor geçen sınavlardı. Ama o sorulara günümüz penceresinden baktığımızda gerçekten hafif siklet soru olarak görüyoruz.
Oysa günümüze baktığımızda, derli toplu kaynaklar, özetler, pratik noktalar, vurgular, bold bilgiler, altı çizilmiş bilgiler, tablolar, kutucuklar, yeni ilaçlar… Artık hiç tahmin edemediğiniz bir hızla önünüze geliyor. Harrison, Cecil, Harper, Nelson, Robins gibi textbookların özeti yapılıyor, ders notları şeklinde sunuluyor. Eski çıkmış sorular ayrıntılı analiz edilmiş ve bununla ilgili Tüm Tus Soruları adı altında 4 ciltlik devasa bir kaynak kitap oluşturuluyor.
Artık insanlar okuyor, artık insanlar analiz ediyor. Karşılaştırıyor. 98 yılında sorulmuş bir sorudan haberi var. İşte bu kaynakların oluşturulması ve sizlerin kullanımına sunulması sanıldığının aksine sınavı kolay kazanılır hale getiriyor. Çünkü bu kaynaklardan faydalanmak, kişiye nasıl çalışması gerektiğini, nelere dikkat etmesi gerektiğini, zamanı nasıl verimli geçirmesi gerektiğini beynine öğretir. İşte yukarda bahsettiğim zihni kalibrasyon dediğim şey de budur. Bu kalibrasyonu kişi kendisi yapabileceği gibi kaynaklardan da faydalanarak yapabilir.
Peki zor soru sorulmuyor mu? Elbette soruluyor. Ama 200 sorudan 10-15 civarında sorulmuş olan zor soru, sınav morbiditesi ve mortalitesini etkilemeyecek düzeydedir. Pire için yorgan yakmaya değmeyecektir. Yıllarca yapılan sınavlara bakarsak ortalama 150 net civarında yapan bir meslektaşımızın hemen hemen istediği bir bölüme yerleştirilmiştir. Bu eskiden de böyleydi. Şimdi de böyle. Gelecekte de böyle olacak…
Gelelim soruyu hazırlayanlara. Acaba soruyu hazırlayanlar gerçekten yeni gelişmeleri takip ediyorlar mı? Bu sorunun yanıtını, soruyu soranları üç gurupta analiz ederek verebiliriz. Birinci gurup; eskiden soru hazırlayan, sonradan kendini yeni bilgilere adapte eden, ama her zaman genel tıp çizgisinin, temel bilgilerin bilinmesi gerektiren sorular soranlar, ikinci gurup; tamamen yeni bilgi gerektiren, zor, karışık ve anlamsız ve kazık soru soran gurup, üçüncü gurup; tamamen basit ve temel bilgileri soran, sınavın en sevimli, amacı üzüm yemek olan sorularını soranlar… Bu açıdan bakıldığında bir sınavın rengini ve desenini belirleyen soruları hazırlayan ekibin mantalitesi ve keyfiyle yakından alakalıdır.
Sonuçta TUS’un geçmişinden bugüne ve bugünden geleceğe, pek bir şeyin değişmediğini söyleyebiliriz. Değişen, yukarda örneğini verdiğim gibi, analiz gerektiren soruların sayısının artmasıdır. Bir sorunun analiz gerektirmesi o sorunun zor olduğu anlamına gelmemeli, konunun temel yönlerinin bilinmesi gerekliliğini ortaya koymalı ve konuları birbiriyle karşılaştırabilme yeteneğini geliştirmeye çalışılmalıdır. Bu saydığımız noktaları geliştirebilmek için, konunun özü öğrenildikten sonra konuyla ilgili çok sayıda soru çözmeli ve buna paralel soru çözebilme, soruyu koklayabilme yeteneğimizi artırmalıyız… Ama bunları yaparken merkezden uzaklaşmamalı, utopik dünyamızın derinliklerinde yol almamalıyız.
Unutmayın: Yarım bardak suya yarım bardak daha koyarsak tabiî ki bir bardak su olur. Alttaki su ıslanmaz!!!. Eğer hayal alemine dalıp, alttaki suyu ıslatmazsak başarı kaçınılmaz olur.
Dr. Fatih SELÇUKBİRİCİK
Bir hekimin sınavın başladığı dakika’dan bittiği dakikaya kadar hernedense hep olumsuz düşünceler benliğini sarar. Bunun sebebini bir türlü anlayabilmiş değilimdir. İlginç olan bu anlamsız duygu ve düşünce fırtınası, sadece sınav esnasında değil, sınava hazırlık döneminin ezici bir kısmında zihnimizi meşgul eder durur. Onun içindir ki çalışma dönemimizin çoğu zamanı, serebral fibrilasyon dediğimiz, yeterli bilgi input ve output’unun olmadığı anlamsız siklüslerle geçer. Bu dönemlerde hekim olgun, mantıklı ve sağduyulu bir çalışma yapmak yerine panik havası ve endişenin hüküm sürdüğü katik bir düşünce yapısına mahkum olmaktadır. Bu dönemde, varlığını hem kendisinin hem de özellikle etrafının bildiği ve kabullandiği sapasağlam yerinde duran yüksek bir IQ bile bu anlamsız beyin ritmini bir türlü engelleyemez. Aslında sınavı kazanmak için gerekli olan ve edinilmesi tıp fakültesi gibi zorlu bir fakülteyi bitirmiş birisi için son derece kolay olan bilgi ve beceri gibi yüksek bir binanın üstteki katlarını oluşturan sınav kazanma katsayısı, bu yüksek binanın maalesef zemin katının zayıf olamsı nedeniyle çoğu zaman yeterli olgunluğa ulaşamamaktadır. Bu yüksek binanın zemin katı, tahmin ettiğiniz gibi sadece ve sadece güçlü bir psikolojidir. Gerçekten çoğu arkadaşımızın gerçek mücadelesi, sınavın kendisinden ziyade, sınavla ilgili yeterli psikolojik altyapının olgunlaşmaması mücadelesidir. Öncelikle bozuk zeminin düzeltilmesi gerekir, ardından yavaş yavaş katlar çıkılmalıdır. Bir kişinin sınav boyunca nelerle mücadele ettiğini genel olarak gözlemlersek durumun ciddiyetini daha rahat kavrayabiliriz.
1-Çok zor bir soru…
2-Hiç kolay bir soru değil…
3-Kesin yanlış çözerim…
4-Olmadı boş bırakırım…
5-Kesin çalışmadığım yerden çıkar…
6-Diğerleri bu soruyu kesin doğru çözer…
7-Kesin bu soruda bir çeldirici vardır…
8-Kesin bu çeldiriciye takılırım…
10-Diğerleri kesinlikle bu çeldiricilere takılmaz…
11-Keşke bu konuyu daha iyi okusaydım…
12-Şöyle bir 15 gün daha olsaydı da bu konularla ilgili soru çözseydim…
13-İki şıkka kalırsam kesin yanlış olanı işaretlerim…
14-Bir önceki soruda da B şıkkını işaretledim. Altalta iki tane B şıkkı olmaz…
15-Bu soru bu kadar kolay sorulduysa kesin bir pislik var işin içinde…
16-Geçen TUS kolay sormuşlardı, bu TUS çok çetin geçecek…
17-Gerçekten kazık bir sınav…
18-Bu soruyu ancak literatür bilgisi çözer…
19-Ne kadar anlamsız soruyorlar…
20-Bilgiyi ölçme değeri yok…21-Kolay soru kesinlikle sormazlar…22-Geçmiş TUS’larda çıkan sorulardan sormazlar artık…
23-A şıkkını işaretledim ama ya E ise…
24-Bu soruyu da çözemezsem bu sınavı kazanamam…
25-Keşke A kitapçığı olsaydım…
26-Ben bu soruyu asla çözemem…
27-Bilgi olarak iyiyim, ama sınav performansım çok kötü, işim çok zor…
28-Bunu dersde anlatmışlardı. Ama ben o ara şekerliyordum. Alllah kahretsin yaa…
29-Sorudan hiçbir şey anlamadım…
30-Bu sorunun cevabını sadece soran kişi biliyordur heralde…
31-Yine aynısı olacak. Benim zor dediğim soruya sınavdan sonra herkes ne kadar kolay soruydu diyecek…32-Bende bir sorun var galiba…33-Beklediğim yerden de sormazlar ki…
34-Acaba önceki işaretlediğim soru doğrumuydu…
35-Acaba bir sonraki soruyu doğru çözebilecek miyim…
36-İşaretlediğim şıkkı değiştirmem, değiştirdiklerim hep yanlış oluyor…37-O kadarda söyledim kendime, ezberlemeden sınava girme, ezbersiz olmuyor…
38-Galiba 6 ay sonra yeniden Ankarada’yım…
39-Nereden bulaştık şu tıp illetine…
40-Acaba bu sınavı kazanabilecek miyim?…
2-Hiç kolay bir soru değil…
3-Kesin yanlış çözerim…
4-Olmadı boş bırakırım…
5-Kesin çalışmadığım yerden çıkar…
6-Diğerleri bu soruyu kesin doğru çözer…
7-Kesin bu soruda bir çeldirici vardır…
8-Kesin bu çeldiriciye takılırım…
10-Diğerleri kesinlikle bu çeldiricilere takılmaz…
11-Keşke bu konuyu daha iyi okusaydım…
12-Şöyle bir 15 gün daha olsaydı da bu konularla ilgili soru çözseydim…
13-İki şıkka kalırsam kesin yanlış olanı işaretlerim…
14-Bir önceki soruda da B şıkkını işaretledim. Altalta iki tane B şıkkı olmaz…
15-Bu soru bu kadar kolay sorulduysa kesin bir pislik var işin içinde…
16-Geçen TUS kolay sormuşlardı, bu TUS çok çetin geçecek…
17-Gerçekten kazık bir sınav…
18-Bu soruyu ancak literatür bilgisi çözer…
19-Ne kadar anlamsız soruyorlar…
20-Bilgiyi ölçme değeri yok…21-Kolay soru kesinlikle sormazlar…22-Geçmiş TUS’larda çıkan sorulardan sormazlar artık…
23-A şıkkını işaretledim ama ya E ise…
24-Bu soruyu da çözemezsem bu sınavı kazanamam…
25-Keşke A kitapçığı olsaydım…
26-Ben bu soruyu asla çözemem…
27-Bilgi olarak iyiyim, ama sınav performansım çok kötü, işim çok zor…
28-Bunu dersde anlatmışlardı. Ama ben o ara şekerliyordum. Alllah kahretsin yaa…
29-Sorudan hiçbir şey anlamadım…
30-Bu sorunun cevabını sadece soran kişi biliyordur heralde…
31-Yine aynısı olacak. Benim zor dediğim soruya sınavdan sonra herkes ne kadar kolay soruydu diyecek…32-Bende bir sorun var galiba…33-Beklediğim yerden de sormazlar ki…
34-Acaba önceki işaretlediğim soru doğrumuydu…
35-Acaba bir sonraki soruyu doğru çözebilecek miyim…
36-İşaretlediğim şıkkı değiştirmem, değiştirdiklerim hep yanlış oluyor…37-O kadarda söyledim kendime, ezberlemeden sınava girme, ezbersiz olmuyor…
38-Galiba 6 ay sonra yeniden Ankarada’yım…
39-Nereden bulaştık şu tıp illetine…
40-Acaba bu sınavı kazanabilecek miyim?…
Bütün bu yazdıklarımdan sadece birisinin cevabı EVET olursa yaptığınız bu bina 9 şiddetinde bir depreme bile dayanıklı olur.
Hangisi mi?…
Tabii ki en son madde…
Dr. Fatih SELÇUKBİRİCİK
Eğitimin kötü olup dersanelere ihtiyaç duyulan sistemlerde dersaneler arası ticari rekabette kaçınılmaz olarak gelinecek nokta şüphe,şaibe, içsel bilgiye erişim, etik ve yasa dışıliktir. Her sınav türü ve döneminde benzer konular toplumu yormaktadır. Özkaya Çözüm başta hukuk olmak üzere tüm eğitim alanlarında köklü düzenlemeler ve dersanelerin kapatılmasıdır. Ali Fethi Yılmaz yazdı 04.03.2019 Tıpta Uzmanlık Sınavı sonrasında ÖSYM’nin soruları ve cevap anahtarını yayımlamadan önce sınav soruları sosyal medyada yer aldı. 24 Şubat 2019 Pazar günü Ankara'da gerçekleşen Tıpta Uzmanlık Sınavı öncesinde soruların Whatsapp gruplarında paylaşıldığı iddia edilirken, TUS sorularının çalındığı tartışmaları gündeme gelmişti.Sınav sorularının çalındığı iddiaları üzerine ÖSYM açıklama yaptı. TUS soruları ve cevap anahtarının çalındığı iddialarının odağındaki TUSDATA isimli dershane de konuyla ilgili açıklama yaptı. TUS’a giren doktorların Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi’ne yaptıkları şikayetler ve söyledikleri, “sınav soruları çalındı mı” sorularını kuvvetlendirdi. Sınava giren bir doktor konuyla ilgili, "Bugün TUS dershanesine gitmeden başarı elde etmek çok zor” dedikten sonra, “Sızıntı iddiasının odağındaki TUS dershanesinin sınav öncesi 50 kişilik özel gizli grup oluşturduğunu ileri sürülüyor. Sınav soruları derece yapmaları için bu özel gruba verildi iddiası var. Bir de yüzde 98 soru tutturma, çıkan tüm sorulara referans spot bilgi paylaşımı sızıntı ihtimalini kuvvetlendiriyor. Binlerce tıp doktorunun emeğinin çalınmasına sessiz kalınmamalı” iddialarında bulunmuştu. Konuyla ilgili sosyal medyada ve farklı mecralarda da iddialar dile getirilmesi üzerine, TUSDATA sınava giren hocalarının soruları ezberledigini ifade etmişti. CİMER’e yapılan şikayete ÖSYM Hukuk Müşavirliği avukat yanıt vermişti. ÖSYM açıklamasında, TUSDATA’nın “soruları ezberledik” şeklindeki açıklamasına yer verdi ve sorular ÖSYM'den iki gün erken açıklandığı için telif hakkı konusunda yasal işlem başlatılacağı ifade edildi. ÖSYM Başkanlığı Hukuk Müşavirliği CİMER’e yapılan şikayete şöyle yanıt vermişti: ÖSYM tarafından gerçekleştirilen sınavlarda, sınavlara giren bazı adaylarca sınav esnasında sorular ezberlenerek (bazen farklı adaylarca sınav esnasında ezberlenen sorular sınavdan sonra bir araya getirilerek) sınav sonrasında facebook, twitter, instagram, whatsapp, youtube gibi sosyal medya platformları üzerinden paylaşılabilmektedir. Orijnaline en yakın şekilde çıkartarak soruları sınav bittikten sonra whatsapp üzerinden paylaştıkları açıkça ifade edilmiştir. Afyon Telif hakkı Başkanlığımıza ait olan sınav soru ve cevaplarının 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa aykırı olarak Başkanlığımızın yazılı izni olmaksızın yayınlanması suç olduğundan sınav sonrasında soruları izinsiz yayınlayan kişiler hakkında suç duyurusunda bulunulmakta ve aynı zamanda erişimin engellenmesi kararı verilmesi, Sulh Ceza Mahkemesi Hakimliğinden talep edilmektedir.ilgili kişi ve kurumlar hakkında gerekli yasal işlemler başlatılmıştır.” 2019-TUS sorularının sızdırıldığı iddiaların merkezinde olan TUSDATA’nın sahibi Uzman Doktor Sami Selçukbiricik’in bağlantıları da dikkat çekiyor. Uz. Dr. Sami Selçuk Biricik, kurucu olmasının yanı sıra, çeşitli illerde yapılan TUSDATA seminerlerine konuşmacı olarak katılıyor ve DUSDATA sitesinde yazarlık yapıyor İstanbul’da İskenderpaşa Cemaati’nin lideri Muhammed Nureddin Coşan’ın vakfettiği “Asfa Eğitim Vakfı" yönetim kurulunda, TUS sorularını sızdırdığı öne sürülen TUSDATA’nın kurucusu Uz.Dr.Sami Selçukbiricik’in adı da geçiyor. Uzm.Dr. Sami Selçukbiricik, Özel Asfa Ferda Koleji Yönetim Kurulu Başkanı olarak görev yaptı. Türkiye geçmişte ÖSYM sınav hırsızlıklarıni geçmişte çok yaşadı. Dün FETÖ’nün yaptığı sınav hırsızlıklarının sonucunda Türkiye hala bedel öderken bugün devlete yerleştirilen başka cemaatler üzerinden yine aynı iddiaların konuşulması “Ne zaman ders alacağız” sorularını da beraberinde getiriyor.Fethi Yılmaz Burhan Odatv.com
YanıtlaSil